Ozan Hayri Soyer Yazdı: Kadr, Velid b. Muğire, “fekkera ve kaddera”

DİĞER HABERLER - 26 Kasım 2019, Salı

Dergimiz Yazarlarından Ozan Hayri Soyer'in "Kadr, Velid b. Muğire, “fekkera ve kaddera” başlıklı yazısını istifadenize sunuyoruz.

Kadr, Velid b. Muğire, “fekkera ve kaddera”

Bismillâhirrahmanirrahîm

            Hamd û sena Âlemlerin Rabbî, Gafûru’r-rahîm Allah’a; salat û selâm rahmet Peygamberi Muhammed (a.s)’e, Ehl-i Beyt’ine ve Ashabı’na olsun.  

            “İnne enzelnehu fî leyletu’l-kadr; ve mâ edrake mâ leyletu’l kadr”; Kadîr Sûresi’nin ilk iki ayeti… “Şüphesiz biz onu kadr gecesinde nazil ettik; sana kadir gecesini idrak ettiren nedir?” denilen o ağır ayetler… Peki Velid b. Muğire gibi azılı bir müşrik’in bu kıymetliler kıymetlisi sûre ve ayetlerle ne ilgisi var? Buyrun, sizinle Kadr, Leyletu’l kadr, Velid b. Muğire, “fekkera ve kaddera” bağlamlarında kısa bir yolculuğa çıkalım.

            Kur’an’ı tertil üzere okuma gayretinde olduğumuz bir derste, Kadîr Sûresi’ni okurken kadr kelimesinden hareketle Müddessir Sûresi’nde Velid b. Muğire’yle ilişkisi kurulan “İnnehu fekkera ve kaddera” diye başlayan ayetlerle bağlantı kuruldu. Bağlantı çok sarsıcıydı.

            Q-d-r kökünden türetilen kelimeleri ve kitaptaki kullanım bağlamlarını sıkı/analitik bir okumaya tabi tuttuğumuzda karşımıza şöyle bir anlam şeması çıkmaktadır: Kadir(kıymet), Kudret, Mikdar, Kadar, Kader, Takdir (A'lâ sûresindeki manada), Takdir (ölçüp biçmek).

            Mushaf’taki ismi de “Kadir” olan surenin içeriğine baktığımızda ise 1000 aydan hayırlı olan bir kadr’in gecesi ifadesiyle karşılaşmaktayız. Meleklerin fecr’in tulu’una kadar emr’ler için inip durduğu, bir selamet gecesi! Kadr û kıymetini idrak ettirecek şeyin ne olduğu sorulan bir ayet-i kerimeyle bizlerin düşünmesine sunulan bir hazine bahçesi: vahy; ve Müddessir Sûresi’nde dikkatlerimize sunulan, bu hazine bahçesini görmezden gelerek kıymetli olana kıymetsiz bir şeymiş gibi sırt çeviren kişi: Velid b. Muğire… Bir tarafta kadr’inin ağırlığının vurgulandığı ayetler/vahiy, bir tarafta onun kadr’ini insan sözü/kavlu’l-beşer olarak belirleyen Velid b. Muğire’nin kibri!

            Denilebilir ki Kadîr Sûresi’nde mikdar’a vurulamaz bir değer anlatılıyor ki ilginç bir şekilde mikdar kelimesinin kökünden bir kelimeyle. Velid b. Muğire ise mikdara vurulamayan yani nicelik kategorisinden olmayan bir değer'i nicelik kategorisindenmişçesine değer'lendirmeye yani değerini belirlemeye çalışıyor. Müddessir Sûresi’ndeki anlamıyla: takdir ediyor. Böyle yaparak bu kökün Fecr'deki kullanımıyla, vahyi "kadar"lamış oluyor, kendi isteğine, heva ve hevesine uyarak. Mealen: Bu kadar'sın sen, ancak bir beşer sözü, etkili bir sihir olabilirsin!

            Müddessir Sûresi’nin o bölümlerinde Allah û Te’âlâ Velid’in bu tavrını, akıl yürütmesini kahrolası bir eylem olarak değerlendiriyor ve “innehu fekkera ve kaddera/nasıl da kadretti, ölçtü-biçti” diyerek onun kadretme, ölçme-biçme yöntemini/metodunu/sürecini yanlışlıyor.

            Bu ilmi çerçevenin ardından herhalde kendimizi de hesaba katarak sormamız gereken ilk soru “Bizim için Kur’an’ın, vahyin kadr’i (kıymeti) nedir?” olmalıdır. Biz, her birimiz kendimiz olarak, onun kadr ve kıymet’i üzerine düşündük mü?

            Allah û Te’âlâ tarafından değer’lerimizi öğrenmemiz, belirlememiz gereken yer olarak vurgulanan ve bizlerin de Lâ İlâhe İlallah diyerek kabul edip adeta altına imza attığımız (acaba böyle mi düşünüyoruz?), Kur’an-ı Kerîm’in/vahy’in kendisinin bizim için değeri nedir? Bizim için Kitab-ı Kerîm’in bir değer’i yok ise o vakit onun çizdiği çerçevenin, ahlak ilkelerinin, insan, toplum ve dünya görüşlerinin de değeri olmayacakyır. Tıpkı bugün olduğu gibi…

            Bugün hem içinde bulunduğumuz toplumda hem de bireysel olarak biz Müslümanların hayatlarında Kur’an-ı Kerîm bir değer’e sahip değildir. Lafzen böyle söylemiyor olsak bile emellerimiz, arzularımız, tercihlerimiz, davranışlarımız, ahlakımız hülâsa yaşamımız ile maalesef bunu “bangır bangır” söylemekteyiz. Bugün Kur’an-ı Kerîm’in toplumumuz bir kenara, bireysel hayatlarımızda dahi hiçbir alana müdahale etmesine, ‘belirleyici’ olmasına müsaade etmiyoruz.

            Bizler bugün, dünyevileştiğimiz, değer’lerimizden, Kur’an’ın kıymet biçtiği, kadr’li tayin ettiği şeylerden uzaklaştığımız bir zamanda, Kur’an-ı Kerîm’in nefislerimiz ve toplumumuzdaki değer’ine dair bir öz eleştiri yapmak durumunda değil miyiz? Yoksa Velid b. Muğire gibi, kendi heva ve hevesimize uyarak Kur’an-ı Kerîm’e bir kadr/kıymet takdir etmişiz de farkında mı değiliz?

            Vesselâm û âleykum ve rahmetullah

Bu haber toplam 957 kez ziyaret edildi.

Yorum Ekle

Adınız / Rumuz

Yorumunuz